Ayetleri Iqra yazılımında görmek için metin içindeki linklere dokunun.

Enbiyanın Feryadı

İlk ebeveynimiz... Cennet’i kaybetmişler ve dünyanın mihnetini tadıyorlar: Gündüz sıcak, gece karanlık; açlık, susuzluk, korku... Düne kadar bilmediği bütün bu maddi sıkıntıların üstüne, kalplerde derin bir pişmanlık... Bu hâldeyken Rabbenâ zalemnâ enfusenâ feryadı ile Arafat’ta buluşuyorlar. Tevbeleri kabul oluyor. Fakat Cennet’e dönüş öyle kolay değil. Önce burada çetin bir sınav var. Rabbimiz! Kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz” dediler.
İlk büyük nebi, Nuh... Henüz insanlık fazla yayılmamış ama bildiğimiz bütün kötülük türleri o zaman da var. Nebi gece-gündüz, gizli-açık insanları doğruluğa, iyiliğe, erdeme çok uzun yıllar boyu çağırıyor. Alay ve aşağılanmadan başka bir cevap alamıyor. Sabrının taştığı bir gün innî maglûbun fentasir diyor, yeryüzünde bir tek kâfir bırakma! bedduasını ekliyor. Duası kabul oluyor. Fakat sünnetullah değişmez. Kendi neslinden aynı kötülüğün devam edeceğini bilseydi bunu ister miydi? Ben yenildim, yardım et diye Rabbine yalvarmıştı. “Rabbim! Yeryüzünde hiçbir inkarcı bırakma.”
Yakub, yüreği yanan ama acısını hep içinde saklayan, üzüntüsünden gözlerine ak düşen, o derin yalnızlığı ve hüznüyle ancak Rabbine yönelen sessiz ve mazlum bir nebidir. Çevresinde kimseler onu anlamaz, hatta onu kınarlar, "Yusuf'u anıp durman seni bitkin düşürecek veya helâk olacaksın" derler. En güzel cevabı yine o verir: innemâ eşkû bessî vehuznî ilallâh. "Ben derdimi ve tasamı yalnız Allah'a açarım. Allah katından, sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi.
Güçlü, celâlli bir genç adam... Özel ilâhî eğitim kapsamına alınan Musa, yaşamakla ölmek arasındaki bir kıyıda gizlice doğmuş, suya bırakılmış, sarayda büyümüş, prens olmuş, Habeş seferinde başarı kazanarak adını taht adayı isimler arasına yazdırmıştı. Elinden çıkan ölümlü kaza sonrası şimdi kaçak, aç, susuz, uykusuz, evsiz ve barksız biri olarak Rabbine ‘bittiğini’ ilan ediyordu: innî faqîr. Hz. Musa’nın durumu, Allah Rasûlü’nün Taif’ten kan-revan içinde dönüşüne tekabül eder. Musa onlar için hayvanlarını suladı, sonra bir gölgeye çekilip “Yâ Rabbi, indireceğin her hayra muhtacım” dedi.
Sabır kahramanı Eyyub... her şeyini (mal, mülk, kudret, aile, sağlık) kaybetmiş, sadece innî messeniyed-durru diyor. En kötü zamanında bile Rabbinin rahmetinden ümidini kesmemiş, onu istiyor. Eyüp’ü de (an)! Hani Rabbine “Başıma bu dert geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” diye seslenmişti.
Nebiler görevlidir, izinsiz görevi bırakamazlar. Bir anlık gaflet sonucu gece, deniz ve balık gibi karanlıklar içine düşünce Yûnus, ilk atalarının sözü ile yalvarıyor: innî kuntu minezzâlimîn. Şikayet yok, kavuşma ümidi var. … karanlıklar içinde: “Senden başka tanrı yoktur, subhâneke, doğrusu ben zâlimlerdenim” diye seslenmişti.
Cennet ucuz değil. Kimi zaman musibetler öyle yoğun gelir ki, en salihlere bile metâ nasrullah dedirtir. Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber müminler, “Allah’ın yardımı ne zaman” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.
Mekke’deki görev tamamlanmış, dünya ölçüleri ile başarısız görünen on üç seneden sonra... İki arkadaş görünüşte kaçıyorlar, hakikatte hicret ediyorlar, görevin yeri ve niteliği tamamen değişecek artık. Küçük bir mağarada gizlenmişler. Düşmanlar hemen dışarıda, yok etmekten başka bir amaçları da yok. Bu durumda iken Efendimiz, lâ tahzen, innallâhe ma'anâ unutulmaz sözleri ile arkadaşını teskin ediyor. Ona yardım etmezseniz, bilin ki, inkar edenler onu Mekke'den çıkardıklarında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah ona yardım etmişti. Arkadaşına “Üzülme, Allah bizimledir” diyordu.

levha 9:40


Referans • Korunmuş Kitap, Enbiyanın Feryadı, Aralık 2004 • M İslamoğlu, Hz Musa’nın “bittim” noktası

Dersler