Ayetleri Iqra yazılımında görmek için metin içindeki linklere dokunun.
Rahman'ın Konukları
Kâbe Allah'ın evi (Beytullâh), onu ziyaret edenler de Rahman'ın konuklarıdır (Duyûfur-Rahmân). Bu ziyaret yılda bir kere belli zamanda, milyonlarca Müslüman tarafından, hac ibadeti olarak yerine getirilir. Diğer zamanlarda yapılan ziyarete ise "umre" denir.
Bir kimse Süleymaniye camisine gidip kendi başına iki rekat namaz kılsa o kendisi için hayırlı bir ibadettir. Fakat bu iki rekatı Cuma günü öğle vakti hutbeyi dinledikten sonra on bin kişi ile kılsa, bu çok daha hayırlıdır. Umre ve hac arasındaki ilişki buna çok benzer: Umre herhangi bir zamanda tek başına yapılır, ferdi bir ibadettir. Hac ise belirli zamanda ve milyonlarca kişi ile birlikte yapılır. Cuma namazının bir mahalle cemaatini haftada bir kere toplaması gibi, hac da yeryüzündeki bütün müslümanların temsilcilerini yılda bir kere toplar. Bu toplantı haccın esasıdır. Arafat'ta bir öğle vakti toplanan Müslümanlar, İslam'ın gücünün muhteşem bir belirtisi olmaktadır.
Ona bir yol bulabilenlerin Beyt'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. [Âli İmran 97]
Kâbe'yi ilk yapan ve insanları hacca çağıran Hz. Muhammed değildir. Ondan en az iki bin sene önce yaşamış olan atamız İbrahim de insanları hacca çağırmıştı. Binlerce yıldır insanlar bu çağrıya cevap vererek hac ve umre yapmaya devam ediyorlar. Bu iki ibadet ile meleklere benzeyip eski hatalarına pişman olarak temizlenmiş bir şekilde dünyaya dönüyorlar. Hac ve umrede mezhep farkları yok denecek kadar azdır. Bunun sebebi Peygamber Efendimizin, salat ve selam ona, ancak ömrünün son senesinde (Hicretin 10. Yılı) hacca gitmesi ve bu yolculuktaki her hareketinin, her sözünün tam olarak kaydedilmesidir.
İnsanları hacca çağır! [Hacc 27]
Umre ve haccı turistik bir seyahat olarak görüp küçümseyenler, tekrar tekrar gitmeye gerek görmeyenler, bu seyahati mali ve bedeni külfet olarak görenler, çeşitli bahanelerle geciktirenler, sadakayı hacdan üstün sananlar, bir kere hacca gidince çoğu zaman bu fikirlerini orada bırakarak dönerler. Daha önce gitmediklerine hayıflanırlar. Bu dönüşümün sebebi nedir acaba?
İslam'ın uluslar üstü ve zaman ötesi değişmezliği ancak hac yolculuğunda anlaşılır. Kendi şehrimizin ve zaman kesitimizin sınırları içinde bunu anlamak mümkün değildir. Çeşitli renklerde, muhtelif giyimlerde, türlü türlü diller konuşan insanlar bir araya gelir, aynı kelimelerle, aynı hareketlerle, aynı amaçla bir Rabbe yönelir ve yalvarırlar. Bütün bunları inkâr edenler için, aynı ayette doğrusu Allah alemlerden müstağnidir denilir, yani Allah kimsenin haccına ve ibadetine muhtaç değildir, o bizim ihtiyacımızdır.
Bütün Yollar Mekke'ye
Bir ay boyunca insanlar akın akın Mekke'ye gidiyor: uçakla, gemiyle, otobüsle, kimisi de yaya. Öyleleri var ki, sadece bu yolculuk için yaşamış. Ömründe bir kere köyünden çıkıyor, küçük yaştan beri hayal ettiği bu diyara ulaşmak için... "Keşke dönmesem" diyerek.
Bu vesile ile hatırlamakta yarar var, Mekke'ye akan uluslararası bu toplulukta, hem yaş ortalaması hem de refah düzeyi olarak vatandaşlarımız ön sırada. Yani, diğer milletler hacca gitmek için ne yaş bekliyorlar ne de servet. Endonezya'da adeta evliliğin ön şartı olduğu için, kadın-erkek çok sayıda genç geliyor o taraflardan.
Henüz hac günleri başlamadan, Duyûfur-Rahmân, (Rahmân'ın konuğu sayılan hacı adayları) ya umre niyetiyle ya da hac niyetiyle bir tavaf ve bir say yaparlar ve arefe gününü, o büyük toplantı gününü beklerler. Sadece hac niyetiyle ihrama girmiş olanlar ihramlı olarak bu günleri geçirir. Hac ve umreye ayrı ayrı niyet edenler ise umre ihramından çıkar ve normal kıyafetle dururlar. Onlar sekizinci gün akşamı tekrar ihrama girip tavaf yapacaklar, bu sefer hac niyetiyle...
Umre: Beytullah'ı Ziyaret
Hac ve umreyi Allah için tamamlayın [Bakara 196]
Arefe ve Kurban bayramı dışında her zaman yapılabilen umre ibadeti, ihramlı olarak tavaf ve say yapmak ve saçın tamamını ya da bir kısmını kesmekten ibarettir. Umreye "küçük hac" ismi de verilir. Ömründe bir defa umre yapmak kimi alimlere göre vacip, kimilerine göre de uyulması istenen bir sünnettir. Her iki durumda da terki doğru değildir. Kâbe ziyaretine sadece bir kere gücü yeteceğini sananlar, hac ve umreyi bir seyahatte birleştirip bu iki görevi yerine getirirler. Sağlığı ve parası yerinde olanların fırsat buldukça umre yapmaları hayırlıdır.
Hacdan önce umreye gitmek, yaygın inanışın aksine, tavsiye edilen bir davranıştır. Böylece hac için gerekli bilgiler ve tecrübe kazanılır, ilerde yapılacak haccın daha şuurlu olması sağlanır. Peygamberimiz de önce üç kere umre seferine çıkmış, bir sene ara vermiş, ömrünün son yılında hacca gitmiştir.
Umrenin gerekleri dört maddeden iabarettir:
1. İhram – Helâl olan bazı hareketleri yasaklamak ve telbiye
2. Tavaf – Kâbe etrafında yedi tur ve ardından iki rekat namaz
3. Say – Safa ile Merve arasında yedi kere dolaşmak
4. Tıraş – Saçını ustura ile kazıtmak ya da kısaltmak
1. İhram
Mekke şehrine yalnız Müslümanlar ancak ihramlı olarak girebilir. İhrama girilmesi gereken yerler (mikat sınırları) Mekke'nin epeyce dışından başlar ve hadislerle belirlenmiştir. Örneğin Medine'den gelenler Zulhuleyfe denilen yerde ihrama girer. Bu yer Medine'nin sadece on kilometre güneyindedir. Peygamberimiz yaptığı üç umre ve bir hac için burada kafileyi toplamış ve ihrama girmiştir. Mekke’ye kadar olan 11 günlük yolu ihramlı olarak geçmiştir.
İhram sadece bir giyeceğin adı değildir. Normal hayatta helâl olan bazı hareketlerin yasaklanması niyetidir. Böylece insan özel bir bölgede ve özel bir ziyarette olduğunu hatırlayıp meleklere benzemeye ve "Rahman'ın konuğu" olmaya özen göstermelidir.
İhram için abdest alınır, niyet ve iki rekat namaz ile ihrama girilir. İhram halinde iken kimsenin dilinden düşmeyen muhteşem bir söz var ki, ancak orada hakiki manası ile söylenebilir: Telbiyelebbeyk allâhumme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk
innel-hamde ven-ni'mete leke vel-mulk, lâ şerîke lekBuyur Allahım, geldim, ortağın yok Senin, buyur.
Hamd Senin, nimet Senin, mülk Senin, ortağın yok Senin.
Hz. İbrahim'den bu yana tekrar edilen bu kelimelerle bütün konuklar aynı ev sahibine doğru yol alırlar. Müşriklerin hakim olduğu bir süre telbiyenin içine put isimleri karışmıştı. Efendimiz, salat ve selam ona, Kâbe'yi putlardan temizlediği gibi telbiyeyi de eski haline getirmiş ve gönüllerden başka tanrıları çıkarıp atmıştır.
İhram esas olarak kalbden geçen bir niyettir, dil ile söylenmesi gerekmez. Ancak ihramlı olduğu sürece, erkeklerin yüksek sesle kadınların fısıltı ile telbiyeye devamı gerekir. Umre telbiyesi Kâbe’yi görünceye kadar, hac telbiyesi ilk taşı atıncaya kadar devam eder.
Umre ya da hac ziyaretine niyet eden kişi kendisine aslında helâl olan bazı hareketleri yasaklar: Vücuttan kıl ya da tırnak koparamaz veya kesemez, koku veya boya süremez, erkekler başını, kadınlar yüzünü örtemez, evlilik ilişkilerine (refes) giremez, avlanamaz, bitkileri koparamaz, tartışma ya da kavga (cidal) edemez. Normal zamanda helâl olmayan hareketlerin (fusuk) ihramlı için zaten yasak olduğunu belirtmeye gerek yok.
Meleklere benzemenin bir diğer gereği olarak, erkekler bütün elbiselerini iki parça dikişsiz kumaş ile değiştirirler. Bir parçayı bellerine sarıp ikinciyi omuzlarına örterler. Bu basit beyaz giysi insana kefeni ve ölümü hatırlatır, ihram durumunun şuurunu arttırır. Kadınlarda eldiven ve peçe dışında bir kıyafet yasağı yoktur. Tavaf edenlerin eli ve yüzü görünmelidir.
2. Tavaf
Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, kıyama duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et. [Hacc 26]
Kâbe'nin etrafında yedi kere dönüp iki rekat namaz kılmak bir tavaf sayılır. Tavafa başlama ve bitirme yeri Karataşın (Hacer-i Esved) bulunduğu doğu köşesidir. Daima Kâbe'nin sağında kalarak yedi dönüş tamamlanır. Tavafa ara verilmez. Ancak, farz namazların başlaması ile sola dönülüp imama uyulur ve selam ile sağa dönülüp tavafa kalınan yerden devam edilir. Tenha bir zamanda tavaf 10 dakika bile sürmezken, hac zamanında bir saati geçmesi normaldir.
Tavaf yeryüzünde ancak Kâbe’nin etrafında yapılabilir. Bu nedenle, Mekke'de bulunan müslümanlar mümkün olduğu kadar çok tavaf etmek isterler. Tavaf, namaz gibi fakat nafile namazdan daha üstün bir ibadet olduğu için, tavaf edenler namaz kılanların önünden geçebilir. Sadece farz namaz için tavafa ara verilebilir, teravih ve cenaze namazı kılınırken bile tavaf devam etmelidir.
Tavaf edenler Arş'ın çevresindeki meleklere benzerler. Bu meleklerin tek görevi, yaratılış gayesi, hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafında dönmektir. Tavaf için Karataş'ın önündeki çizgiye doğru ilerlenir. Çizgi üzerinde sola doğru dönüp sağ el ile Karataş selamlanır ve Bismillâh Allâhu ekber denilir. Daha sonra her dönüşte bu selamlama tekrarlanır ve aynı şekilde tavaf çizgi üzerinde bitirilir. Namazdan farklı olarak tavaf sırasında konuşulabilir. Fakat zikir ve tesbih ile meşgul olup dua ve Kur'an okumak tavsiye edilir. Tavaf sırasında okunacak belirli bir dua yoktur. Subhânallâh, Elhamdulillâh, Allâhu ekber gibi mübarek kelimelerin tekrarlanması ya da içten gelen dualarla Allah'a yalvarmak uygun olur.
Yedi kere döndükten sonra uygun bir kenarda Kâbe'ye bakarak iki rekat namaz kılınır. Bu namazın İbrahim makamında kılınması şart değildir, herhangi bir yerde olabilir. Güneş doğarken, öğleyin tepedeyken ve batarken herhangi bir namaz kılınmaz. Bu durumlarda tavaf namazını ertelemek gerekir.
Kâbe
İnsanlar için ilk kurulan ev, Mekke'de, dünyalar için mübarek ve hidayet kaynağı Kabe'dir. [Âli İmran 96]
Üstünde bitki yetişmeyen taş tepelerle her tarafı çevrili bir vadide yapılan Kâbe, sadeliği ve basitliği ile muhteşem bir yapıdır. Batı dillerindeki "küb" kelimesi bu isimden türemiştir. Buna rağmen tam bir küb şeklinde değildir. Tabanı yaklaşık 11x12 metrelik bir dikdörtgen, yüksekliği de 13 metredir. Koyu renkli kesme taşlardan yapılmıştır. Üzerinde altın işlemelerle ayetler yazılı olan siyah renkli bir kisve örtülüdür. Hac zamanı, bu kisvenin etekleri yukarı doğru bağlanır ve alttaki taşlar ortaya çıkar.
Kâbe'nin dört köşesi yaklaşık olarak dört ana yönü gösterir. Doğu köşesi en önemli köşe olup, Karataş, Zemzem kuyusu, İbrahim makamı, Safa tepesi, Mina hep doğu yönündedir ve tavaf çizgisi de bu köşeden çizilmiştir. Diğer üç köşe Hicaz'a komşu ülkelerle anılır: Güneyde Yemen köşesi, kuzeyde Irak köşesi, batıda Şam köşesi. (Şam, eskiden Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin bölgelerinin genel adıydı)
Orada apaçık deliller, İbrahim'in makamı vardır; kim oraya girerse, güvenlik içinde olur. [Âli İmran 97]
İbrahim makamında, metal muhafaza altında, üstünde derin ayak izleri olan bir taş vardır. Hz. İbrahim Kâbe’nin inşası sırasında bu taşı kullanmıştır. Farz namazlarda imam genellikle bunun solunda, Kâbe kapısının karşında durarak namaz kıldırır. 2013 inşaatından sonra imamlar artık tavaf alanına çıkmıyor, daha geride durarak, ana binanın içinde namaz kıldırıyorlar.
Kâbe’nin kuzey batısı kenarında yağmur sularını akıtmak için altın bir oluk vardır. Gene aynı kenarın dışında 6 metre yarıçapında bir metre yükseklikte yarım daire bir duvar vardır. Bu duvarın ayırdığı alana hicr denir ve Kâbe’nin içi sayılır. Tavaf edenler bunun dışından dolaşır ve farz namaz kılınırken buraya girilmez. Rivayete göre, Hz. İbrahim Kâbe’yi tekrar inşa etmeden önce, burası Hz. Hacer’in evi idi.
İbrahim ve İsmail, Kâbe'nin temellerini yükseltiyordu. "Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir hem bilirsin" [Bakara 127]
Bir rivayete göre Kâbe’yi ilk görünce yapılan dua makbuldür. Sadece ilk görünce değil, her zaman Kâbe'ye bakarken yapılan duaların kabul edileceğine inanıp öylece içten dua etmek gerekir. Kâbe'ye bu niyetle bakmak da önemli bir ibadettir.
Karataş
Hz. Ömer Karataş'ı öptükten sonra ona dedi ki: "İyi bilirim ki sen zararı ve yararı olmayan bir taşsın. Rasulullah’ın seni öptüğünü görmeseydim asla öpmezdim." (Buhari 791)
El-hacerul-esved, "kara taş" anlamında. Tavafın başlangıç yerini (bidayet-ut tavaf) işaretleyen bu taşın önünde onu öpmek isteyen insanların oluşturduğu uzun bir kuyruk vardır. 2020 salgınından sonra alçak bir duvar yapıldı. Artık Karataş'a dokunmak şöyle dursun, Kâbe'ye bile dokunmak mümkün değil.
Taşı öpmek şart değildir, uzaktan selamlamak yeterlidir. Başka bir hadiste Karataş'ın tavaf ederken kendisini selamlayanlar için Kıyamet gününde şahitlik edeceği söylenmiştir. Kumdan yapılan elektronik parçalarına insan üstü bir hafıza kuvveti veren modern teknoloji sayesinde bu hadiste şaşılacak bir şey kalmamıştır.
Zemzem
Rasulullah ayakta zemzem içti. (Buhari 1900)
Her ev sahibi konuklarına bir şey ikrâm eder. Rahman'ın ikrâmı da soğutulmuş zemzem suyudur. Kaynağı Kâbe'nin biraz doğusunda yeraltında olan bu su tavaf edenlere güç verir. Caminin her tarafına dağıtılmış binlerce bidon içinde sürekli olarak soğuk zemzem bulunur. Tavaf namazından sonra kana kana içilir. Hz. İsmail bebek iken annesi Hacer ile bu ot bitmeyen vadide Rabbinin emri ile bırakılmıştı. Oğlu için su arayan çaresiz anne iki tepe arasında gidip geliyor, bir canlı izi arıyordu. Bir fiili dua olan bu koşuşmanın ve halis niyetin mükâfatı olarak, bebeğin ayağının dibinde tertemiz su fışkırdı. Bu su sayesinde oraya başka insanlar yerleşti, Mekke şehri kuruldu, önemli bir ticaret merkezi oldu. O günden beri, bu ot bitmez bölgede yalnız zemzem değil, dünyanın her yerinden her çeşit ürün bulunmaktadır. Bu da Mekke’nin mukerrem (ikrâm edilen) sıfatının ve Allah’ın rezzak (rızık veren) isminin maddi boyutudur. 2013 inşaatından önce Zemzem kuyusuna inip su doldurabiliyorduk. Bu imkan da artık kalmadı.
3. Sa'y
Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Kim Kâbe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde günah yoktur. [Bakara 158]
Tavaf namazından sonra vakit geçirmeden Kâbe'nin doğu tarafındaki Safa tepesine gidilir. Safa ile 350 metre kuzeyindeki Merve arasında dört kere gidip üç kere gelmek ile Say ibadeti tamamlanır. Safa ve Merve tepelerinde her seferinde Kâbe'ye doğru selam verilir ve tavaftaki gibi Bismillâh Allâhu ekber denilir. Bu tepelerden Kâbe'yi görmek pek mümkün değildir.
Birçok bakımdan tavafa benzemesine rağmen, say tavaftan çok farklıdır. Adeta dünyadaki sağa sola koşmamızın ve koşarken sonucu Allah’tan beklememizin bir sembolüdür. Hz. Hacer’in oğlu için su ararken koşuşturmasının bir hatırasıdır. Bu haliyle say dünyadaki insanların gayretini, tavaf ise Arş'ın etrafındaki meleklerin hareketini temsil eder. Say bedene, tavaf ruha hitabeder. Şunu unutmamak gerekir ki, nafile say yapılmaz. Her umre ve her hac için yalnız birer say vardır. Tavaf ise bu dünyadan olmadığı ve ancak Kâbe'nin yanında yapılabildiği için fırsat buldukça tekrarlanır.
4. Tıraş
Allah dilerse, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescidi Haram'a gireceksiniz. [Fetih 27]
Merve tepesinin çıkışında dizi dizi berber dükkanları say ibadetini tamamlayanları bekler. Burada saçlar ya ustura ile tamamen kazıtılır (halk) ya da makas ile bir miktar kısaltılır (taksir). Kadınlar kapalı bir yerde saçlarının ucundan bir tutamı sembolik olarak keserler.
Erkeklerin saçlarını kazıtması ya da kısaltması umre ve haccın bir sembolüdür. İnsan sevdiği bir şeyden vazgeçerek çirkinleşmeyi göze almakta, “bugün saçımı bırakıyorum, bir gün gerekirse başımı da veririm” şuuruna ermektedir.
Hac Arafat'ta Başlar
Zil-hicce, Hac ayıdır, hac ancak bu ayda yapılır. Fecr suresinin başında vel-fecr, veleyâlin 'aşr şeklinde zikredilen "on gece" işte bu ayın ilk geceleridir. Hac ayının bayram gününe kadar olan ilk on gecesinde salât ve istigfâr konularına daha fazla ağırlık vermek, tekbirleri artırmak tavsiye edilir.
Hac bilinen aylardadır... azığın en iyisi takvadır. [Bakara 197]
Hac Arafat'tır, kim Cem gecesi fecrin doğmasından önce yetişirse, haccı idrak etmiş demektir. (Tirmizi, 57)
Zilhicce ayının dokuzuncu günü Arafat’ta toplanma, Arefe günüdür. Arefe, bilmek tanımak anlamına gelir. İlk atamız Adem'in, Rabbini celal ve ikram sıfatıyla tanıdığı yerdir. Aynı şekilde hacı adayları burada önce kendilerini, sonra Rablerini tanımak fırsatını bulurlar.
Haccın gerekleri, umrenin yukarıda sayılan gereklerine ek olarak 4 maddedir:
5. Arafat – Arefe günü Arafat düzlüğünde güneş batıncaya kadar durmak
6. Muzdelife – Bayram gecesi Muzdelife vadisinde gün ağarıncaya kadar durmak
7. Mina – Bayram günleri Mina vadisindeki cemrelere belli sayıda taş atmak
8. Kurban – Bayram günleri Mina’da bir hayvan kesmek (sadece hac ve umreyi birleştirenler için)
Haccın üç etkinliğinin özel zaman ve mekânları bundan ibaret. Hac bu kadar basit ve kolay... Bu noktada bir ara verip söz konusu yerlede çekilmiş birkaç fotoğrafa bakalım: Hac mekanları
Arefe sabahı Mekke’de büyük bir hareket vardır. Bütün taşıt araçları akın akın Arafat’a insan taşır. Arafat’taki toplantı hac ibadetinin başlangıcı olarak çok önemli, ama burada yapılacak iş çok basit: Öğle ve ikindi namazlarını ikişer rekat olarak bir arada kıldıktan sonra düşünmek ve dua etmek, her aklına geldikçe telbiye getirmek:
lebbeyk allâhumme lebbeyk
lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk
innel-hamde ven-ni'mete lek
vel-mulke lâ şerîke lekBuyur Allahım, geldim, ortağın yok Senin, buyur.
Hamd Senin, nimet Senin, mülkte ortağın yok Senin.
Telbiye (virgülün yerini değiştirerek) böyle de okunabilir
5. Arafat
Arafat dağların arasında geniş bir düzlüktür. Kâbe’nin 20 km kadar doğusunda, biraz daha yüksekte... Bu yüzden "Arafat’a çıkmak" denir. 1990’dan sonra başlayan ağaçlandırma çalışmaları sonuç vermeye başlamış ve Arafat düzlüğü epeyce yeşermiştir. Arafat’taki tek bina, bir kısmı Arafat’ın dışında sayılan Nemire Mescidi'dir. On binlerce kişi alan bu cami yılda sadece bir kere kullanılır. Diğer zamanlarda ise kapalı ve ıssız...
Düzlüğün ortalarında küçük bir tepe vardır. Arefe günü üzüm salkımı gibi, bembeyaz hacı adayları ile dolar. Burası Adem ve Havva’nın dünyaya indikten sonra ilk buluştukları Rahmet tepesidir. Buraya çıkmak şart değil, zaten bu kalabalıkta çok zordur.
İbrahim: "Rabbim! Burasını emin bir şehir kıl, halkından, Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti. [Bakara 126]
Hacı adayları Arafat’ta yarım gün geçirirler. Güneşten korunmak için 40-50 kişilik büyük çadırlar yapılmıştır. Her türlü yiyecek maddesi rahatlıkla bulunabilir. Fakat elbette ki, burası bir piknik alanı değildir. Burada az yemek ve çok dua hacı adayı için daha iyidir. Akşam başlayacak önemli yolculuğa ruhun hazır olması için midenin dolu olmaması çok yararlıdır. Arafat’ta buzlu su ve tuvalet ihtiyaçları da hiç sıkıntıya sebep olmaz. Kaybolma tehlikesine karşı, çadırdan ve gruptan fazla uzaklaşmamak tavsiye edilir.
Güneş iyice alçalınca, ayağa kalkılır ve uzun bir vakfe (ayakta toplu ya da yalnız dua) yapılır. Artık kalbler iyice yumuşamıştır. Burası pişmanlık, tövbe ve dilekleri arz yeridir.
Rabbimiz! Unutur veya kasıtsız hata edersek, bizi sorguya çekme! Rabbimiz! Bizden önceki itaatsiz ümmetlere yüklediğin gibi, bize zor bir yük yükleme! Rabbimiz! Gücümüzün yetmediği şeyleri bize taşıtma! Bizi affet, bizi bağışla, bizi esirge! [Bakara 286]
Arafat’ta yapacağınız dualarınız makbul olsun.
6. Muzdelife
Arefe günü güneş batar batmaz hac yolculuğu başlar. Muzdelife’ye doğru bir insan ve taşıt seli... Her ağızda telbiye... İnsanların çoğu yaya olduğu için taşıtlar daha yavaş ilerler. 8-10 km’lik bu yol otobüsle 5-6 saat sürebilir. Güneş batınca Arafat’ta akşam ezanı okunmaz. Akşam namazını Muzdelife’ye kadar geciktirmek gerekir. Yolda ne kadar oyalanılsa bile akşam ve yatsı bir arada bu bölgede kılınır.
Arafat'tan indiğinizde, Allah'ı Meş'ar-i Haram'da anın; O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin. [Bakara 198]
Muzdelife’nin girişinde el-Meş’aril-Haram olarak Kuran'da geçen bir yer vardır. Burada da telbiye, tekbir ve tesbih ile Allah’ı zikretmek gereklidir. Yatsı namazından sonra her hacı adayı 70 adet küçük taş toplar, bunları yıkayarak bir torbaya koyar. Ertesi günkü sembolik savaşın mermileri burada hazırlanır. Muzdelife iki tarafı kayalarla çevrili taş bir vadi olduğu için bu taşları bulmakta hiçbir zorluk çekilmez.
Bundan sonra yapacak bir iş yoktur. Bir kaç saat dinlenmek, düşünmek ve dua etmek. Telbiyeyi de unutmayalım. Gecenin son kısmında ay batar ve hacı adayları yıldızların altında açıkta gecelerler. Etraftaki dev projektörler her yanı aydınlattığı için modern Muzdelife’de karanlığın dehşeti pek hissedilmez, fakat bunu hiç olmazsa hayalen yaşamalıdır. Sabah namazı daha ortalık karanlık iken fecrin ilk vaktinde kılınır. Bundan sonra kısa bir vakfe duası ile ayakta yalvarılır ve yolculuk devam eder.
Sonra, insanların toplu olarak akın ettiği yerden, siz de akın edin. Allah'tan mağfiret dileyin. [Bakara 199]
Mina
Sonraki durağımız Mina. Muzdelife’den Mina’ya sağlığı yerinde olanların yürüyerek gitmesi tavsiye edilir. Alacakaranlıkta lebbeyk seslerinin çınlamasını otobüste duyamazsınız. Zaten cemrelere kadar bütün yol 5 km’dir. Mina’da cemrelere taş atılır, gerekiyorsa kurban kesilir ve tıraş olarak ihramdan çıkılır. Bu görevler “Taş-Baş-Tıraş” şeklinde özetlenir. Hac ibadetinin çoğu böylece tamamlanmış olur, artık “hacı” olmak için sadece ifada tavafı kalır.
Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. [Bakara 200]
Gerçek bir çadır kent Mina’da kurulmuştur. Arefe’den önceki geceyi ve bayram günlerini burada geçirmek kuvvetle tavsiye edilen fakat gerekli olmayan bir sünnettir. Gene de hacıların büyük çoğunluğu bu sünnete uyarak uluslararası kaynaşmayı sağlarlar. Mina’da bir kaç cami ile mezbahalar ve soğuk hava depoları vardır. İki taraftaki tepelerde de epey binalar yapılmıştır.
7. Cemreler (Taş)
Mina’nın batı ucunda yüzer metre ara ile üç taş direk vardır. Bunların isimleri, doğudan batıya, cemretud-dunya (alçak cemre), cemretul-vusta (orta cemre), cemretul-akabe (büyük cemre) olarak bilinir. Arapça'da cemre “küçük kor parçası” anlamına gelir, atılan taşlara nisbettir. Hadiste ve modern Arapça'da “şeytan taşlama” ifadesine rastlanmaz. Gene de, atılan bu taşların Hz. Âdem ve Hz. İbrahim ile eşlerinin ve çocuklarının gerçek şeytana attıkları taşlardan ilham aldığını söylememiz lâzım. Sonuç olarak cemreler, tövbe etmiş hacıların eski hatalarına ve bu hatalara teşvik eden şeytanlarına attıkları taşların ve pişmanlığın sembolüdür.
Rasulullah (ilk) cemreyi bayramın birinci günü öğleden önce, diğerlerini öğleden sonra atmıştı. (Muslim)
Bayramın ilk günü sadece büyük cemreye yedi adet taş atılır. Aynı tavaf ve say’da olduğu gibi, her atıştan önce Bismillâh Allâhu ekber denir ve taş atma işi hızla bitirilir. Büyük cemreye taş attıktan sonra dua yoktur, hac telbiyesi burada sona erer. Yalnız hacca niyet edenler hemen tıraş olup ihramdan çıkarlar, diğerleri kurban kesilmesini bekler.
Sayılı günlerde (eyyam-ı teşrikte) Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. [Bakara 203]
Bu nişanelerde sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır. Sonra bunlar Beyti Atik'de (Kâbe'de) son bulurlar. [Hacc 33]
Arafat’tan bu yana devam eden insan seli (ifada) Mina’da durmaz. Taşlamadan sonra çoğunluk Kâbe’ye doğru akmaya devam eder. Sağlığı yerinde olanların bu son 5 km’yi de yürümeleri tavsiye edilir. Muzdelife ile Kâbe arasındaki toplam 10 km’lik hafif inişli yol, kalabalığa rağmen en fazla üç saat sürer. Artık lebbeyk değil tekbir sedaları göğe yükselir. Bayram tekbirleri başlamıştır:
Allâhu ekber, Allâhu ekber
Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber
Allâhu ekber, velillâhil-hamd
Bayram sabahı yapılacak son görev haccın farz olan ifada tavafını yerine getirmektir. Haccın say'ini yapmamış olanlar, bu tavafın arkasından say yaparlar. İfada tavafı için belirli bir vakit yoktur, ancak acele edip ilk günün sabahı yapmakta yarar vardır. Bu tavaf ile dünyaya dönülür ve “hacı” unvanı kazanılır.
Kâbe'ye varıp aşkla tavaf edenlere, Karataş'ı özlemle selamlayanlara, Arafat'ta gözyaşları içinde kendilerini ve Rablerini tanıma fırsatı bulanlara, taşlanmış şeytanı lânetleyenlere, say ile ter döküp gayret gösterenlere, her şeyimizi bize veren Rabbimize her şeyini sunmaya hazır olanlara selam olsun. Ameliniz makbûl, sa'yiniz meşkûr, haccınız mebrûr olsun.
Referans 1990 haccında yazılan bu notlar
2005'de yayınlanmıştı. 2022 hac mevsiminde Iqra uygulaması oldu.